11 Ekim 2012 Perşembe

büyük adamların aşk mektupları - ursula doyle


epsilon

14-
yokluğun, asla tahmin edemeyeceğin kadar bir acı veriyor zaten. bu, aklıma astronomideki bir gerçeği getiriyor. kutuplar güneşten ne kadar uzak olursa, sıcaklık o kadar kavurucu olurmuş. bizim aşkımız için de bu böyle; yokluk aramıza mesafe koyuyor ama hararet artıyor.

16-
ama aşk, yüce aşk, biranda sizin dışınızda her şeyle arama muazzam bir mesafe koydu sanki. kalabalıklar arasında yalnızım şimdi. beynimi sizden başka kimse ele geçiremez; ve beynim sizden başka kimseyi ele geçiremez.

21-
dünyada aşıkken bir işle uğraşmak kadar zor bir şey yok.

28-
doğruları söylemeye hazır olmak için içki içtikten sonra yazmam, sana karşı içtenliğimin kanıtı. gece on ikiden sonra  yazılan bir mektup da bu soylu bileşenin gücünü arttırıyor olmalı. bir anda şarapla ve seninle ısınan yürek alev alev; şarap zihnin pusuya yatmış tutkularını uyandırıp ifade ediyor, tıpkı verniğin bir resimde gömülü olan renkleri canlandırması gibi, onlara doğal ışıltılarını kazandırıyor.

35-
büyük bir dürüstlüğe ve pek çok erdeme sahip bir kadın ama huysuz bir kirpinin üzerindeki oklar gibi duruyorlar.

36-
buraya sağ salim vardım; kalbimdeki deliği saymazsak eğer.

80-
bazen seni senin istediğin ölçüde, sevmediğimden korkuyorsun. sevgilim seni çok, çok ve şartsız seviyorum. her açıdan... kıskançlıklarım bile sevgim yüzünden ıstırap çektiğim içindi. her durumda, en ağır hastalık nöbetim sırasında bile, senin için ölebilirdim. seni çok sıktım. ama aşk yüzünden! bu elimde mi sanki?
her zaman yenisin benim için. öpücüklerinin sonuncusu en tatlısıydı; gülümsemelerinin sonuncusu en parlağıydı, hareketlerinin sonuncusu en zarifiydi. dün evimin penceresinin önünden geçtiğinde, sanki seni ilk kez görüyormuşum gibi hayranlıkla doldu içim. bir keresinde senin sadece güzelliğini sevdiğimi söyleyip epey yakınmıştım. başka seveceğim yönün yok mu?
doğuştan kanatları olan kalbinin kendini bana hapsettiğini görmüyor muyum? hiçbir hastalıklı umut, düşüncelerini benden başka bir yöne çelemedi. bu belki de neşe olduğu kadar üzüntü kaynağı da; ama bundan söz etmeyeceğim. sen beni sevmeseydin de, kendimi sana adamaktan vazgeçemezdim. öyleyse beni sevdiğini bilerek duyguların daha ne kadar derinini hissetmeliyim? hiçbir zihin kendine çok küçük gelen bir bedenin içinde kendini böyle hoşnutsuz ve huzursuz hissetmemiştir.
zihnimin hiçbir şeyin üzerinde böylesine eksiksiz ve kesintisiz bir keyifle durduğunu hissetmedim; senden başka hiç kimsede olmadı bu. sen odadayken, düşüncelerim pencereden dışarı uçup gitmiyor. sen bütün duyularımı yoğunlaştırıyorsun.
yazdığın son notta aşklarımızla ilgili endişen beni bana büyük bir zevk verdi; ama artık böyle söylentilerin canını biraz olsun sıkmasına izin vermemelisin. ben de senin beni incitebileceğine inanmıyorum artık.

85-
ruhum bu kağıtlarla birlikte sana uçuyor. çılgın bir adam gibi, onlara binlerce şey söylüyorum. gelip bunları sana tekrarladıklarını düşünüyorum. ben burada kalırken, benim yazdığım bu kağıtların on bir gün sonra senin ellerinde olacağına akıl erdirmem imkansız.

ah, evet, sevgili yıldız, ister yakında olayım ister uzakta, bana kendine güvendiğin gibi güven. ben de bağlılığım da seni, hayatın bedenini ihmal ettiğinden daha fazla ihmal etmeyiz. insan benim yaşımda hayatla ilgili söylenenlere inanabilir; ama inan bana benim için seninkinden başka hayat yok. benim görevim tamam. senin başına bir şey gelirse, gidip kendimi ıssız bir köşeye kapatırım, kimseye görünmem, dünyadaki kimseyi görmem; doğru söylüyorum, bunlar boş sözler değil.
bir kadın için mutluluk bir kalpte biricik, yalnız, vazgeçilmez olduğunu, erkeğin zihninde onun ışığı olarak parladığını, onun kanı olduğunu, kalbinin atmasını sağladığını, düşüncenin özü olarak onun düşüncelerinde bulunduğunu bilmek, her zaman böyle olacağından emin olmaksa, ruhumun sahibi, kendini mutlu sayabilirsin, çünkü ben ölene kadar senin olacağım.
insan insani şeylere karşı doymuşluk hissedebilir ama ilahi şeylere doymaz; bu söz bile senin ne olduğunu açıklamaya yeter.

108-
sadece birkaç söz duymayı bekleyeceksin. neler olacak onlar? yürek doluyken taşabilir ama asıl doluluk içeride kalır... sözcükler sana anlatamaz... benim seni ne kadar sevdiğimi... kalbim ve ruhum için değerini. geriye dönüp bakıyorum ve her noktada, her sözcük, her hareket, her mektup, her sessizlik -benim için her zaman mükemmeldin sen.. tek bir sözcüğü ya da bakışı değiştirmezdim. umudum ve amacım bu aşkı korumak, bundan uzaklaşmamak.
bu yüzden bu aşkı sunan tanrı'ya güveniyorum ve onun bunu koruyacağından kuşkum yok. bu kadar yeter, sevgilim! sen bana bir insanın diğerine sunabileceği en yüce, en eksiksiz aşk kanıtını sundun. sana minnettarım ve gurur duyuyorum... hayatım seninle taçlandırıldığı için.

115-***
mark twain (ikiyi işaretle - asıl adı samuel langhorne clemens) geminin dibe oturmaması için gerekli su derinliğini ölçen bir gemici terimiydi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder